Ahmet Kutsi Tecer

Kısa Bilgiler:

Ahmet Kutsi TECER (1901-1967)

Ahmet Kutsi TECERCumhuriyet edebiyatımızın şair ve yazarlarından olan Ahmet Kudsi, babasının memuriyeti sebebiyle 4 Eylül 1901’de Kudüs’te doğmuştur. Asıl adı Ahmet olup Kutsi ismi doğduğu yer olan Kudüs’ten dolayı verilmiştir. İlk öğrenimini Kudüs’te bir Fransız okulu olan Kudüs Frers Okulu’nda tamamlamıştır. Ahmet Kutsi, babasının Kırklareli’ne tayini sebebiyle orta okulu Kırklareli’de, lise öğrenimini Kadıköy Sultanisinde tamamlamıştır. Lise sonrası iki yıllık olan Halkalı Yüksek Ziraat Okulu’ nu bitirmiştir. Daha sonra Yüksek Öğretmen okulu imtihanını kazanarak iki yıl İstanbul Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’ne devam etmiştir. 1925 yılında, Yüksek Öğretmen Okulu bursuyla biyoloji öğrenimi için gönderildiği Paris Sarbonne Üniversitesi’nde felsefe öğrenimini sürdürdü, ancak bu öğrenimini de tamamlayamadan yurda döndü ve tekrar Edebiyat Fakültesi’ne devam ederek öğrenimini tamamladı . 1930’da Gazi Eğitim Enstitüsü’ne edebiyat Öğretmeni olarak atandı.

Ahmet Kutsi, mecburi hizmetinden dolayı Sivas’a Milli Eğitim Müdürü olarak atandı. Sivas, Ahmet Kutsi için yönünü bulması bakımından önemli bir yer olmuştur. Âşık geleneğinin büyük bir canlılıkla yaşatıldığı bu ilimizde şiirin, çalışmalarının kaynağını bulmuştur.

Ahmet Kutsi, Sivas’ın Deliktaş Köyü’nden olan Ruhsati’nin bir şiirinde geçen Tecer Dağının adını soyadı olarak almıştır.

Ahmet Kutsi 1931’de Sivas’ta “Halk Şairlerini Koruma Derneğini” kurdu. Bu çalışmalar Halk müziğinin tanınmasında, bu müziğin okula ve radyoya girmesinde önemli bir rol oynadı.

1934’te Yüksek Öğrenim Genel Müdürü oldu. Yedi yıl süren bu görevi sırasında özellikle Devlet Konservatuarı’nı teşkilatlandırdı. 1942’de Talim ve Terbiye Kurulu üyeliğine atandı ardından Adana ve Urfa milletvekili oldu. (1942-46) 1941-45 yılları arasında ülkü mecmuasını yönetti. Bu yıllarda köy temsilcileri ile ilgilendi, köy tiyatrosunu inceledi ve Koç yiğit Köroğlu oyununu yazdı.

1948’de Devlet Konservatuarı’na, 1949’da Paris Kültür Ateşeliğine atandı; daha sonra UNESCO ( Uluslar arası Çocuk Yardımlaşma Derneği ) Yürütme Komitesi Türk Delegesi oldu. 1951’de Galatasaray Lisesinde,1953’te İstanbul Konservatuar ında görevlendirildi. 1957’de Güzel Sanatlar Akademisinde estetik dersleri verdi; İstanbul Üniversitesi Gazetecilik Enstitüsünde ve İstanbul Radyosunda folklor öğretmenliği yaptı.

1966’da İstanbul Eğitim Enstitüsü Öğretmeni iken yaş haddinden emekli oldu; 25 Temmuz 1967’de İstanbul’da öldü ve Zincirli kuyu mezarlığı’na defnedildi.

AHMET KUTSİ TECER’İN EDEBİ KİŞİLİĞİ

Ahmet Kutsi, ilk öğrenimini Kudüs’te bir Fransız okulu olan Freres okulu’ nda, orta öğrenimini Kıklareli’de lise öğrenimi Kadıköy Sultanisi’nde, yüksek öğrenimini Halkalı Yüksek Ziraat Okulu’ nda, İstanbul Darülfünun’ da (üniversite) ve Paris Sarbonne Üniversitesi’ nde öğrenim görerek öğrenimini tamamlamıştır.

Yolcular yolcular! Deniz çağırıyor,
Çağırıyor suların kükreyen sesi.
Kükreyen, çıldıran sular bağırıyor,
Bağırıyor toplamak için herkesi.

Ahmet Kutsi, Beş Hececiler’ den sonra, bu vezne yeni ses ve söyleyiş imkânları getiren Necip Fazıl Kısakürek, Ahmet Hamdi Tanpınar ve Ahmet Muhip Dıranas kuşağındandır.

Önce tekçi temaları özellikle aşk, ölüm, ıstırap konularını işledikten sonra Faruk Nafiz’ in açtığı yolda fakat onun tarzından çok türkülerde âşıklarda yol alan memleket şiirlerine yönelmiştir. Kimisi bir ülküye bağlı, kimisi biraz resmi ve zorlama kokan, kimisi de Anadolu’ nun eski efsanelerine dokunan bu şiirler, Ahmet Kutsi’ nin asıl kişiliğini gösterir.

Orhan Veli neslinden önce, Türk şiirini sade, saf ve çıplak hale getirenlerin başında Ahmet Kutsi gelir. Duygularını benzetmelerden ve sıfatlardan ayıklayıp, teferruatta değil öze önem verdiği üslubu çıplak dili de üslubu gibi yapmacıksız, tabiî ve canlı; halkın günlük konuşma dilidir.

Ahmet Kutsi, şiirlerini tema bakımından ikiye ayırmak mümkündür: şahsi duyguları işleyenler ve yurt sevgisini dile getirenler. Şahsi duygularına yer verdiği şiirlerinde aşk, tabiat, metafizik(ölüm, hayat) gibi temalar; yurt sevgisini dile getiren şiirlerinden dolayı “memleketçi şiir” in temsilcileri içinde yer alır. Ahmet Kutsi, genellikle halk şiirlerinin sekizli ve on birli hece ölçüsüne ve milli nazım birimi olan dörtlüğe bağlı kalmış; bazen da heceyi yeni ölçülerle denemiştir.

Ahmet Kutsi, yalnız halk edebiyatı sınırları içinde kalmamış, Divan Edebiyatının ritmik bir biçimi olan “müstezat” heceye uygulamayı başarmıştır. Şiirin dış yapısını kurarken kâfiyenin imkânlarından daima faydalanmış ve daha çok zengin kâfiyeyi tercih etmiştir.

Ahmet Kutsi’ nin ilk şiirleri 1921-1922’de Dergah Mecmuasında, 1924-25 yıllarında Milli mecmuada yayımlanmıştır.1933-36 yılları arası şiir bakımından en verimli olduğu dönemdir. 1932′ de Ahmet Kutsi’ nin kendi eliyle yayımladığı “Şiirler”adlı kitabından sonra şiirlerinin çoğu Varlık, Oluş, Yücel, Ülkü ve Türk Düşüncesi dergilerinde yayımlanmıştır. Ahmet Kutsi’ nin Şiirlerinin kaynağı halktır . Bundan dolayı saz şiirinin ve âşık tarzının bütün inceliklerini sabırla araştırıp folklor değerleriyle birleştirmiştir. Böylece milli bir şiir meydana getirmek istiyordu . ‘Sanat hayatımızdaki durgunluğun altında kendi kendinden emin olmayan , ruhunun içinde yürümekten korkan mütereddit bir insan ” tipimiz olduğunu belirterek milli sanatımızı kurmak isteyenlere yol göstermiştir.

Ahmet Kutsi, milli Eğitim Müdürü olarak Sivas’a tayin edilince folklor hevesine çok sağlam bir zemin bulmuş oldu ve Halk kültürünün ortaya çıkması için bütün kuruluşlardan faydalandı.

Bu hususta daha İstanbul’da öğrenci iken Ziyaeddin Fahri Fındıkoğlu kendisine yol gösterici olmuş, Fındıkoğlu’nun yönettiği Halk Bilgisi mecmuasında Paris kütüphanelerinde yaptığı çalışmalar yayımlanmıştır. Özellikle “Köroğlu” yazısı onun Türk edebiyatında isminin duyulmasında etkili olmuştur.

Ahmet Kutsi’ nin Sivas’ ta “Halk Şairleri Bayramı” düzenlemesiyle Âşık Veysel, Talibi ve Ali İzzet gibi âşıkları tanıdı. Türk folklor zenginliklerini o devrin “Halkevleri” ne; her ilde çıkan Halkevi dergilerine ve özellikle de 1941-1945 yılları arası çalıştığı Ankara’ da yayımlanan Ülkü dergisine getirenlerin başında Ahmet Kutsi vardı. Ülkü dergisini bir köy şiirleri ve folklor “mektebi” haline getirmiştir.

Ahmet Kutsi, tiyatro türünde de eserler vermiştir. Paris’ e gidince modern Avrupa tiyatrosunu tanımış, yurda dönünce batı tekniği ile folklor ve halk malzemesini işlemek suretiyle milli tiyatroya ulaşmak istemiştir. Tiyatro türünde kendisine ilk şöhreti sağlayan, geleneksel tiyatromuzdan esinlenerek yazdığı Köşebaşı’ dır.

Ahmet Kutsi, tiyatro oyunlarının iki belirgin özelliği vardır:
1.Biçim yönünden tiyatro geleneğimizden, halk kültüründen ve halk motiflerinden faydalanarak halkın konuştuğu Türkçe’ yi şiirli bir dille yazıya geçirmiş;

2.Muhteva yönünden ise geçmişten geleceğe doğru uzanan bir süreç içinde dikkatlice gözlediği toplumumuzu özellikle toplumsal değişme, özüne yabancılaşma ve zıtlıklarıyla tasvir ederek diyalektik açıdan ele almıştır.

Ahmet Kutsi, gençlik yazılarından birinde “Ben ömrüm boyunca Anadolu’yu dinleyeceğim ve onun sesini dinletmeğe çalışacağım.” demişti. Bu sözüne bağlı kalarak Avrupa’ da öğrendiklerini memleket sevgisi ile birleştirip tam bir olumlu aydın örneği vermiştir. Folklor ve âşık şiirinin Türkiye’ de yayılışı, radyoları ve memleketi kuşatması bakımından büyük emek ve hizmetleri görülmüştür.

Ahmet Kutsi, halk şairlerinin son büyüklerinden olan Âşık Veysel’ i Sivas’ ın Sivralan köyündeki yalnızlığından çıkarıp bütün ülkeye tanıtmıştır. Müze ve kütüphanelerdeki eski yazmalar, vesikalar, minyatürler, kenar köşeye atılmış cönkler arasından belgeler çıkararak Yunus Emre ve Karacaoğlan’ın hayatına ışık tutmuştur. Eski Türk dansları, oyun kolları, Köylü Temsilleri, orta oyunu üzerinde çok önemli araştırmalar yapmıştır. Ayrıca Köylü Temsillerini ciddi manada ilk inceleyen Ahmet Kutsi’ dir.

Şiirleri:

NERDESİN

Geceleyin bir ses böler uykumu,
İçim ürpermeyle dolar: -Nerdesin?
Arıyorum yıllar var ki ben onu,
Aşıkıyım beni çağıran bu sesin.

Gün olur sürüyüp beni derbeder,
Bu ses rüzgarlara karışır gider.
Gün olur peşimden yürür beraber,
Ansızın haykırır bana: -Nerdesin?

Bütün sevgileri atıp içimden,
Varlığımı yalnız ona verdim ben,
Elverir ki bir gün bana derinden,
Ta derinden bir gün bana “Gel” desin.

Ahmet Kutsi TECER

O DÖNMEDEN ÖNCE

Geceleyin benden ayrılır ruhum,
Dönünceye kadar açık kalır cam.
Uyanık, başımın ucunda bir mum,
Beklerim, beklerim böyle her akşam.

Bilmesem de nereye gidiyor ruhum,
Bütün gece sessiz, eriyip de mum,
Sabah olduğunu çok biliyorum;
Biliyorum, bu bir sonsuz helecan.

Besbelli bir ömür böyle sürecek,
O öyle uçarı, ben böyle ürkek;
Bir gün ya bilerek, ya bilmeyerek,
O dönmeden önce camı kapayacağım.

Ahmet Kutsi TECER

TOPRAK İŞÇİSİNE

Sen omuzunda yorgan, elinde torban,
Sen mevsim işçisi, büyük gezginci,,
doğduğundan beri sen, anan, baban,
Orakçı, çapacı, ırgat, ekinci,

Sen, anan ve baban… Siz topraksızlar,
Sizi ben tanırım uzun yollardan.
Size en yığın yığın büyük yalnızlar,
Sizi de yaratmış bizi yaradan.

Ekip biçtiğiniz toprak sizindir,
Sizindir zorluğu, derdi, mihneti.
Sizin çektiğiniz derde dar gelir,
Tanrının ambarı olsa cenneti.

Ve cennet, dünyanın kurulduğundan
Beridir Tanrı’nın düşüncesidir.
Sen sabrını yere çaldığın zaman
Bu güzel hulyadan Tanrı ürperir.

Siz ey yığın yığın büyük yalnızlar,
Sizi de yaratmış bizi yaradan.
Ey mevsim işçisi, ey topraksızlar,
Sizin toprağınız size bu vatan.

Ahmet Kutsi TECER

UNUTMAM SİZİ’ den

Cenuptan gündoğuma ve şimale uzanan
Sarı çiçek yaylası, Uzun yayla, Boz oğlan
Boğa dağları vardır.

Hey bu uçsuz bucaksız çiçeği bol yaylalar
Bu dağlar Toroslar’ dan Kızılırmak’ a kadar
Dumanlı Sarp dağlardır.

Her yıl bütün oymaklar bu dağlara göçerler,
Uzun kervanlar geçer, geçer, geçer, geçerler
Yolları Al bahar’ dır.

Ne hoştur karlar kalkıp yeşillenince dağlar
Kimi göçünü çeker kimi yüzünü bağlar
Her oba bahtiyar dır.

Çağıl çağıl dolaşır obayı göç sesleri
Zaten obalar için Mart dokuzundan beri
Kışlaklar artık dardır.

Bir yanda yanı emlik kuzulu ak koyunlar
Bir yanda boğa kısrak, çeşit çeşit oyunlar
Hele taylar acardır.

Yayla türkülerini söyler taze gelinler
Deveci susar, kervan susar yıldızlar dinler
Türküler âhu zâr dır.

Ahmet Kutsi TECER

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir