17. yüzyılın sonları ile 18. yüzyılın başlarında yaşadığı bilinen ve “ üstüne” redifli gazeliyle asıl şöhretini yakalayan divan şairi Râsih Bey Balıkesir’ de doğmuştur. Râsih Bey’ in Balıkesirli olduğu, 18. yüzyılın mühim tezkirecileri arasında yer alan Sâlim Efendi’nin tezkiresinde bildirilmektedir.
4. Mehmet’ ten 3. Ahmet’ e kadar beş padişah devrinde yaşamış olan Râsih Bey, kaynaklardan edindiğimiz bilgilere göre Mısır valisi Râmî Mehmet Paşa’ nın mektupçusu imiş. Fatih devrinin önemli devlet adamlarından biri olan Zagânos Paşa’ nın soyundan geldiği söylenen Râsih Bey’in babası Sinan Paşa, annesi ise İlyas Paşa’nın torunu olan Hatice Hanım’dır.
Kaynaklarda Râsih Bey’ in ölüm tarihi hususunda çelişkili bilgiler yer almaktadır. Ancak değerli şairimiz üzerine bir bildiri sunan Şakir Diclehan’ ın verdiği bilgiye göre ölüm tarihi 1731 olmalıdır..
Râsih Bey’in iki nüshası İstanbul kitaplıklarında olan Divan’ı dışında Hz. Peygamber ile dört halifesinden söz eden Fâlü’s- saâde, görgü kurallarını ihtiva eden Bulgatü’l- ahbâb, ahlâkî meselelerin söz konusu edildiği Subhatü’ l- adâm ve Şehr-engiz adlı bir başka eseri daha vardır.
Daha önce de belirttiğimiz gibi Râsih Bey’ in “üstüne redifli gazeli çok meşhur olmuştur. Sonraki asırlarda defalarca tanzîr edilen bu gazelin matla beytini Nedîm tazmîn etmiştir. Bu gazelin taç beyti şöyledir:
Râsih’in bu beytini tazmîn edip kilk- i Nedîm
Nukl sundu içtiğim shbâ- yı ‘ irfân üstüne
( Nedîm’ in kalemi Râsih’in bu beytini tazmîn edip, içtiğim ‘irfân şarabı üstüne çerez sundu.)
Görüldüğü üzere divan şairi Nedîm, bir kasidesinde şair Râsih’in “ Süzme çeşmin gelmesin müjgan müjgan üstüne/ Urma zahmı sîneme peykân peykân üstüne” beytini aynı vezin ve kafiye özellikleri içinde kullanarak tanzîr etmiştir.
Ayrıca edebiyat tarihçisi Nihad Sâmi Banarlı’ nın babası İlyas Sâmi Bey, Râsih Bey’ in üstüne redifli gazeline bir nazire söylemiştir.
SERPİL AKGÜL
Müsvedde, sayı:5-6, Ağustos-Eylül 2009
Gazel
Süzme çeşmin gelmesin müjgân müjgân üstüne
Urma zahm-ı sineme peykân peykân üstüne
Rîze-i elmas eker her açdığı zahma o şûh
Lutfu var olsun eder ihsan ihsan üstüne
Dilde gam var şimdilik sen gelme lütfet ey sürür
Olamaz bir hanede mihmân mihmân üstüne
Yârdan mehcûr iken diişdük diyâr-ı gurbete
Dehr gösterdi bize hicran hicran üstüne
Hem mey içmez hem güzel sevmez demişler hakkına
Eylemişler Râsih’e bühtan bühtan üstüne
Balıkesirli Rasih Bey
Ey sevgili! Gözlerini süzme ki, kirpik kirpik üstüne gelmesin; böylece bağrımda (gönlümde) açtığın yaraya ok üstüne ok atmış olma (üst üste kirpikler; üst üste ok demektir).
Sevgili, açtığı her yaraya elmas tozu ekiyor. Lutfu var olsun; (aşıkına) ihsan üstüne ihsanda bulunuyor (Sevgilinin birinci ihsanı aşıkının bağrında açtığı yara, ikinci ihsanı da o yaranın kapanmasını engelleyen elmas tozudur).
Ey sevinç; gönlümde gam var, şimdilik lutfeyle sen gelme. Çünkü bir evde misafir üstüne misafir uygun düşmez (gam gibi değerli bir misafir var iken sevinci ağırlamak mümkün değildir ki!).
Sevgiliden ayrı kalmıştık, bir de gurbetlere düştük. Felek bize hicran üstüne hicran gösterdi vesselam (birinci hicran sevgilinin ayrılık azabı, ikincisi de gurbet elemidir).
Rasih için “Hem içki içmez, hem güzel sevmez!” demişler. Zavallıya iftira üstüne iftira atmışlar (içki de içer, güzel de sever).