NEDİM (1680 – 1730)
Ününü Lale Devri’nde kazanan, hayatı ve eserleriyle o dönemin ruhunu temsil eden şair Nedim’in asıl adı Ahmed’dir.Fatih Sultan Mehmet devrinde yaşayan soylu bir aileden geldiği bilinir. Babası Mehmed Efendidir. Dedesi Musluhiddin Efendi, Sultan İbrahim dönemi kazaskerlerindendir. Nasıl bir eğitim aldığı tam olarak bilinmemekle birlikte bazı kaynaklar, küçük yaştan itibaren medrese eğitimi aldığını, burada Arapça, Farsça öğrendiğini belirtmektedir. Fıkıh bilgisine sahip olan Nedim, Şeyhülislam Ebezade Abdullah Efendi’nin başkanlık ettiği kurul önünde sınavdan geçerek, “hariç müderrisliği ” payesini aldı .Bundan bir süre sonra da Mahmudpaşa mahkemesinde naiplikle görevlendirildi.
Sadrazam Ali Paşa ve Nevşehirli Damat İbrahim Paşa tarafından korundu. Nevşehirli İbrahim Paşa tarafından önce muhasipliğe, sonra da kütüphanesinde “hafızı kütüb” görevine getirildi. Estetik, sanat ve eğlence eğilimleri ile tanınan bu devrin bütün zevk ve eğlence meclislerinde sadrazamın ve bazı devlet büyüklerinin “nedimi” oldu. Sadrazam Damat İbrahim Paşa vasıtasıyla Sultan Üçüncü Ahmed’in bulunduğu toplantılara katılmaya başladı. Şiirleri Sultan Üçüncü Ahmed tarafından da beğenildi.
Mollakırımı medresesi , Sadiefendi medresesi ve Nişancipaşayıatik medresesi müderrisliklerinde bulundu. Sekbanalibey medresesi müderrisliği yaparken vefat etti. Damat İbrahim Paşa’nın başında bulunduğu “doğu dillerinden tercümeler” çalışmasına katıldı. Müneccimbaşı Derviş Ahmed Dede’nin Sahaifü’l Ahbar (Haberlerin Sayfaları), Bedrüddin Avni’nin İkdü’l Cuman (İnci Dizisi) adlı eserlerini Türkçe’ye çeviren kurulda görev yaptı.
Ölümü hakkında çeşitli söylentiler vardır. Patrona Halil İsyanı sırasında öldüğü kabul edilmekle birlikte, isyankarlardan kaçarken Beşiktaş’taki evinin çatısından düşerek öldüğü, alkole aşırı düşkünlüğünden ve İbrahim Paşa ile yakınlarına yapılan işkenceden dolayı dehşete düşerek korkudan öldüğü şeklinde farklı yorumlar bulunmaktadır.
Büyük şair.
Sağlığında büyük bir takdir görmemiş olan Nedim, günümüzde divan şiirinde çığır açmış büyük bir şair olarak görülmektedir. Değeri öldükten çok sonra anlaşılmıştır. Divan şiirinin katı kurallarına uymuş ama bazı eserlerinde aruz yerine hece ölçüsü kullanarak bazı yenilikler yapmaktan geri durmamıştır.”Mahllileşme Akımının” öncüsü kabul edilen Nedim, İstanbul şivesi akımının da öncüsü kabul edilir.
Nedîm’in içerik bakımından en belirgin yeniliği İstanbul kentini şiirlerinde ” açılışta” (matla) kullanmasıdır. Örneğin İstanbul’u vasıf zımnında İbrâhîm Paşa’a kasîdesinin matla beytinde şöyle der:
Bu şehr-i Sıtanbûl ki bî-misl-ü behâdır
Bir sengine yekpâre Acem mülkü fedâdır
Bu İstanbul şehri ki misli benzeri yoktur
Bir taşına bütün Acem mülkü fedadır
Nedîm şarkılarında “soyut” kavramlardan çok “somut” ifadeler kullanması nedeniyle de çağdaşlarından ayrılır. Divan edebiyatının vazgeçilmezi durumundaki soyut sevgili ve mekanları, somuta dönüştürmeyi tercih etmiştir.Şiirlerindeki sevgili gerçek beşeri aşkı anlatır.Döneminin mekan, moda ve kıyafetlerine temas etmesi de içerik yönüyle farklılaştıran özelliğidir.
Sürmeli gözlü güzel yüzlü gazâlân anda
Zer kemerli beli hancerli cüvânân anda
Bâ-husûs aradığım serv-i hırâmân anda
Nice akmaya gönül su gibi Sa’d-âbâd’a
Sürmeli gözlü güzel yüzlü gazeller onda
Altın kemerli beli hançerli civanlar onda
Hassaten aradığım salınıp giden selvi boylular onda
Niçin akmaya gönül su gibi Sa’d-âbâd’a (Kâğıthane)
Gazellerinde genellikle zevk ve aşkı işleyen Nedim, devlet büyüklerine kasideler sunmuştur. Dönemin bütün yaşantısı, bayramlar, helva sohbetleri, şehzadelerin doğuşu, düğünler, güzel yapılar gibi zevk ve estetğie dair konulardan etkilenerek, hiç değilse bir “tarih düşürmesi” ile dile getirmiştir.Eserleri “Nedim Divanı”adı altında toplanmıştır.