Neden Genellikle Kambur Duruyoruz?

Merhaba sevgili dostlar,
Geçenlerde sabah işe giderken trafik ışığında durduğumda yoldan geçen insanların çocuk, genç, yaşlı, çoğunun kambur durduğu dikkatimi çekti. Yol boyunca düşündüm. Acaba bizim insanımızın çoğunun kambur olmasına neler yol açıyor?

Büyükler karşısında saygı diye eğik durma kültürü mü, kim ne der kaygısı mı, gurur duyacak başarılar ortaya koyamamak mı, gelecek endişesi mi, din ve iktidar baskısı mı, kabul görmek için eğilmek ve eğik yaşamak mı, okul-kurs-internet üçgeni mi, icat , buluş kültürünün olmamasından ilkel yaşamaktan mı, sağlıksız koşullardan mı, hedefsizlikten mi, güvensiz yetişmekten mi, bilgisizlikten mi, eğitim-öğretim sisteminden mi, iyi beslenememekten zekanın gelişmemesinden mi , çalışmalarımızı genel olarak eğilerek yaptığımızdan mı , kendimizle barışık olamamaktan mı, sıkıntı ve dert içinde yaşamaktan mı? ……………neden oluyor?

Gün boyunca sık sık aklıma geldi. Ciddi ciddi düşündüm, neden bizim insanımız kambur ?

O güne kadar gördüklerim, görüp de sinirlendiklerim iyiden iyiye gözüme batmaya başladı.
Mesela tam mekanik atölyesine henüz girmiştim ki yeni stajyerlerden biri (meslek lisesi öğrencisi), üretim için depodan teslim edilip gönderilen malzeme sepetini getirip hemen girişe yakın bir yerde, yolun ortasına koydu. Sayması için talimat verilmiş olmalı ki, dizlerini büküp yere çömeldi ve başladı saymaya. Derken diğer stajyer de geldi yanına çömeldi, birlikte devam ettiler. Yanlarına yanaşıp ” Bu işi yerde çömelerek yapmanızı kim söyledi?” Yüzüme baktı, tekrar başını eğdi ve aceleyle sepeti alıp tezgaha koydu.”Merak ettim” dedim. “Gerçekten merak ettim, talimat mı böyle?”.Ses yok.”……..ağabeyini çağır gelsin.”
“Yok abi” dedi. “O aslında tezgahta saydırmıştı daha önce. Bu sefer ben öyle yaptım.Acele yetişmesi lazımmış da.”

Kafamı sallayarak merdivene yöneldim ki binanın tam girişine uzunca bir paket konmuş, geçmek için akrobasi yapmak lazım.”Hey Allahım”derken patır patır ayak sesi, merdivende bir delikanlı, kargocu. Yüzüne baktım sorar gibi, “abi kargonuz vardı, yukardaki ablaya imzalattım.”

İyi de oğlum, bu koca paketi yolun ortasına niye bıraktın? Burası binanın girişi, gelen geçen olur, daha doğrusu geçemez, mani olur. Ya içeri teslim etseydin, ya da arabadan hiç indirmeseydin de birisi gelip alsaydı. Neden girişi kapatıyorsun?Neden yere atıyorsun?!
Kime söylüyorum ki, biri yere atacak, diğeri yerden kaldıracak. İliklerimize işlemiş zaten yere çömelmek, yerde iş yapmak, eğilmek, yerden ıkınarak kaldırmak……

Neyse, çıktım yukarıya, girdim ofisten içeri, hemen gözüme dürtüldü benzer bir kamburluk sebebi. Sevgili iş arkadaşım koltuğunu yükseltmiş ve kamburunu çıkararak bilgisayara gömülmüş. “Sen de mi ?” dedim. Başını kaldırıp merakla yüzüme baktı. “Evet ya, sen de mi kambur olmak için çareler arıyorsun? Niye koltuğunu yükseltip oturuyorsun? Bilgisayar kullanırken oturmanın kurallarını sen de mi bilmiyorsun?” Hafifçe gülümsedi,” Ekranı daha rahat görüyorum?”

Geçtim odama, yerime oturdum. Bir an kendimi kontrol ettim “ben de mi kambur duruyorum acaba” diye. Taktım bir kere… Bilgisayarım açılırken bir sürü benzer manzaralar uçuştu gözümde. Yemek yerken bile dik oturmayanlar, sarmayı yerde yapan kadınlar, koyunu yerde işleyen bayram kasapları, tornavidayı yere koyup yerden toplayan yeni yetmeler, …
Gözümde canlanan olumsuz örnekleri anlatıp da canınızı sıkmak istemiyorum Sevgili Dostlar. Sadece toplumca nasıl da hayatı ciddiye almadan yaşadığımıza dikkat çekmek istiyorum. Pantolonumuzun ütüsü bozulmasın diye terbiye aldık da belimizi incitmemeyi hiç öğrenmedik. Dizlerimizin üstünde ayaklarımız uyuşuncaya kadar dayandık da bir alet, bir tezgah icat etmeyi düşünmedik. Zorlana zorlana yaptığımız hiç bir iş için kolaylık bulmak, bir alet yapmak, bir düzenek kurmak aklımıza gelmedi. Rol modellerimiz yoktu.! Hem zaten icat çıkarmak da hoş karşılanmazdı. Yaşam biçimimiz rastgele şekillendi, rastgele gidiyor. Yeni tanıştığımız aletleri eski alışkanlıklarımızla kullanmak tuhaf karşılanmamalı.

Hayatın değerinin farkına vararak bir hedefe doğru yürümeyi öğretmediğimiz gençlerin kendinden emin yürümesi beklenmemeli. Çünkü kendiyle gurur duyan, gideceği yönü bilen insan kendinden emin durur. Başarı güdümü tatmin olan, kendi başarısıyla kendine saygı duyan insan dik durur ve varlık iddia eder. Varlık iddia edemeyen ezik olur, eğik durur.
Ne zaman nerede başlamış bilmem ama, virüs gibi içimize girmiş aşağılık kompleksi toplumca kamburumuzu çıkarmış. Artık bu çağda, bu gün buna bir son verelim.
Öğretmenler, anneler, babalar, dayılar, amcalar, ustalar, yöneticiler….kendimize çeki düzen verip hiç değilse gençlerimizi kurtaralım. Onların da çağdaşları gibi parlak ufuklara doğru bilerek ve kendinden emin adımlar atabilen bireyler olabilmeleri için üzerimize düşenleri yapalım.

10.01.2012

Ömer BOZDOĞAN

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir