Merhaba beyler, merhaba.
Ne oldu bindiğiniz araba?
Niye verdiniz kendinizi şaraba?
İçtiniz de iyice oldunuz sarhoş,
Başladınız yalpalamaya bir hoş.
Yalpaladıkça ayrıldınız bütünden,
Ayrıldıkça kesildiniz sütünden.
Süt içmedikçe soldu benziniz,
Öyle değil mi hepiniz bezginsiniz?
Ne olacak, bitecek ömrünüz?
Ne olacak, ne olacak sözünüz?
Kahroluyor ıstırapta özünüz.
Söyleyecektim birçok şey ama,
Yok, yok… vazgeçtim, söylemiyorum.
Nefesimi tüketmek istemiyorum.
Başarısız olan ben ne konuşsun?
Başarılı olan benlik konuşsun.
Hadi konuş benlik, söz senin oldu.
“Ayıp olmaz mı, ben konuşmasam?”
Konuş konuş, seni dinlerler, konuş.
“Peki öyleyse, dinleyin beyler!
Ey sen, sen, sana diyorum,
Yanındaki, etrafındakiler var ya
Bunların hepsi kötü insanlar.
Onlardan uzak dur, ayrı ol, kaç.
Onların hiçbiri seni sevmezler.
Sen burada olmasaydın eğer,
Arkandan söylerlerdi neler neler.
Bunlar var ya bunlar, hepsi sahtekar.
Bunlar var ya bunlar, bilmezler kar.
Birlikten söz ederler, sakın inanma!
Sen işine bak, boş söze kanma.
Bak, sana söylüyorum, onlar iki yüzlüler,
Kuzu postuna bürünmüş kurtlar gibiler.
Dost gibi görünür, gözün oyarlar.
Anladın değil mi, sana dost benim,
Sana güle güle salak hemşehrim.”
“İyi be… azalttık birini, aferin bana.
Ey sağda oturan, söylerim sana!
Duydun mu söylediklerimi ona?
Madem ki duydun, ne durursun daha?
Sen de ayrıl, kaç, gelme bir daha.”
“Ey sen, sen, sen, sizler de gidin.
Kanmayın sözüne kanmayın itin.
Bu it ki kendini beğenmiş sizi beğenmez,
Hor görür, sizin gibi aslanı sevmez.
Vermeyin bir kemik, bir şeye değmez.
Hadi, dağılın benim aslanlarım,
Yiğitlerim, asillerim, beylerim…?
Kalsın yalnız başına da acından ölsün,
Ölsün de siz olmadan hayatı neymiş görsün.
Aferin aslanlarım, aferin size.”
Ömer BOZDOĞAN